07 Antalya

Antalya'nın İlçeleri

Attalos Yurdu" anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur. Bergama Krallığı’nın sona ermesiyle (M.Ö. 133) bir süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö. 77’de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67’de Pompeius’un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130’da Hadrianus’un Attaleia’yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Bizans egemenliği sırasında piskoposluk merkezi olan ismi görülen Attaleia, Türklerin eline geçtikten sonra büyük bir gelişme göstermiştir. Modern şehir, antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanmaktadır. Görülebilen kalıntıların ilki, eski liman olarak nitelenen liman mendireğinin bir kısmı ve limanı çevreleyen surdur. Surların park dışındaki kısmında restorasyonu yapılan Hadrian Kapısı Antalya’nın en güzel antik eserlerinden biridir.
Antalya şehri ve çevresine antik çağda, “çok verimli” anlamına gelen Pamphylia, Batı kesimine ise Lykia denirdi. Milattan önce VIII. yüzyıldan itibaren buraya Ege denizinin Batı kıyılarından göçenler; Aspendos ve Side gibi şehirleri kurmuşlardır. II. yüzyıl ortalarında hüküm süren Bergama Kralı II. Attalos, Side’yi kuşatmıştı. Antalya’nın yaklaşık 75 km. doğusundaki Side’yi alamayan kral, şimdiki il merkezinin olduğu yere gelerek bir şehir kurdu. Buraya onun adı verilerek Attaleia dendi. Zaman içinde Atalia, Adalya diyenler oldu. Antalya, onun adından gelmektedir.

Akseki
Batı Toroslar’ ın zirvesinde 1288 yılında kurulan Akseki İlçesi’nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. O devirlerde Marla ( Marulya) gibi isimlerle adlandırılan İlçe, 1872’ ye kadar Akseki ismi ile Alanya’ ya bağlı iken daha sonra Antalya’ ya bağlanmıştır. Manavgat ve Seydişehir İlçelerinin kurulması sonucu birçok köy bu ilçelere bağlanmıştır. 1936 yılında Akseki’ye bağlı bir belde olan Gündoğmuş, 1990 yılında da İbradı ilçe yapılarak Akseki’ den ayrılmıştır.
Manavgat Irmağı’nın oluşturduğu büyük bir vadi ile Toroslar’ ın genel yapısına uygun engebeli ve dağlık görünüm arz etmektedir. Doğusunda Gündoğmuş ve Bozkır, batısında Manavgat ve İbradı , kuzeyinde Beyşehir ve Seydişehir, güneyinde Manavgat ve Gündoğmuş ilçeleri yer alır. Arazinin büyük çoğunluğu sedir, çam ve köknar ağaçları ile kaplı olup, yer yer Akdeniz tipik bitki örtüsü olan maki türü bodur ağaçlara rastlanmaktadır. İlçenin rakımı 1050 metredir. Yüzölçümü 2.083 km² olup, genel arazi dağılımı ise şu şekildedir:


Aksu
Antalya şehir merkezine 18 km uzaklıkta bulunan Aksu 2009 yılında 4 Belediyenin (Pınarlı, Yurtpınar, Çalkaya ve Aksu) birleşmesiyle İlçe statüsüne kavuşmuş, 1 Nisan 2014 yılı itibari ile Karaöz Belediyesinin de sınırlara dâhil edilmesi ile birlikte son TUİK verilerine göre 35 mahalle yaklaşık 70bin nüfusu barındırmakta ve hızla göç almaktadır. Sınırları Güneyde Akdeniz, Kuzeyde Burdur’a dayanmaktadır.


Alanya
Alanya Kuzeyinde Toros Dağları Güneyinde Akdeniz’in bulunduğu küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Antik çağda Pamfilya ve Klikya arasındaki çizgide yer aldığı için bazen Pamfilya bazen de Klikya olarak anılmıştır.
Alanya'nın ilk iskanı ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Prof Dr Kılınç KÖKTEN ‘in 1957 yılında Kent merkezine 12 Km uzaklıkta yer alan Kadıini Mağarasında yaptığı araştırmalar, bölge tarihinin Üst Paleolitik (M.Ö.20,000,-17,000,) dönemine kadar uzandığını göstermektedir.
Alanya’nın ilk kez ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu henüz bilinmemektedir. Kentin bilinen en eski adı Korakesium dur. Bizans döneminde ise Kalanoros ismi verilmiştir. 13, YY da Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1, Allaaddin Keykubat’ın (1200-1237) kaleyi alması ile şehrin ismini Alaiye olarak değiştirmiştir. 1935 yılında Kenti ziyaret eden Atatürk ise Alanya adını vermiştir. (Korekesium’dan İlk kez bahseden M.Ö.4, Yüzyıl antik coğrafyacılarından Scylax’dır Bu dönemde bölge Anadolu’nun önemli bir bölümünü istila eden Perslerin egemenliği altındadır. Daha sonra ünlü antik çağ yazarı Strabon, Piri Reis, Seyyep, İbn-i Batuta ve Evliya çelebi bölgeyi gezen seyyahlar olup eserlerinde kentten bahsetmektedirler.


Demre
her zaman Likya’nın en önemli şehirlerinden birisi olarak bilinir. Şehrin M.Ö.5.yy da kurulduğu tahmin edilmektedir. Roma egemenliği döneminde Mrya gelişmiş ve zenginleşmiştir. Bizans döneminde Myra önemli bir idari ve dini merkez olmuştur. Piskoposluk merkezi de olan Myra’da St.Nicholaus IV.yy başında Piskopos olarak görev yapmıştır. Bu bakımdan Demre Hıristiyan dünyasının her bakımdan ilgisini çekmiştir. Her yıl 6 Aralık’ta Noel Baba etkinliklerini yapmak geleneksel hale gelmiştir. İlk defa 1904 yılında Eynihal adıyla köy statüsüne kavuşan Demre; 6 Haziran 1968 yılında dört köyün birleşimiyle Belediyelik, 4 Temmuz 1987 de İlçe olmuştur


Döşemealtı
Döşemealtı Bölgesinin tarihi, Paleolitik Çağa (MÖ 600.000-100.000) kadar uzanır. Yağca Köyü yakınlarında bulunan Karain ve Öküzini mağaraları bölgede yaşayan ilk insan topluluklarının yaşam düzeyleri hakkında bilgi verir. İlçedeki Gökhöyük ve Bademağacı Höyüklerinde yapılan arkeolojik kazılarda Neolitik Çağ ve Maden Çağlarına ait (MÖ.3000-1200) bulgulara rastlanmıştır.
Tunç Çağının sonlarından itibaren bölgede yaşayan ilk uygarlık Solymler olup Anadolu' nun ilk yerli halkları arasında yer alırlar.
Hitit Devletinin yıkılmasından sonra deniz kavimleri göçü ile bölgeye gelen Akaların hâkimiyeti başlamış, M.Ö.334 Yılında Makedonya Kralı Büyük İskender, Termossos Kenti'ni kuşatmış, fakat fethedememiştir.
Bergama Kralı Attolos' un Antalya kentini ele geçirmesi ile Döşemealtı'nda bulunan Çubuk ve Yenice Boğazları önem kazanmıştır. Bergama Krallığı'nın Roma topraklarına katılımında (MÖ.315) sonra bölgede imar hareketleri hız kazanmıştır. MS. 5.yy dan sonra yayılmaya başlayan Hıristiyanlık; Silyon' dan başlayan, Perge'den geçerek Döşemealtı'na ismini veren antik yolun misyonerlik faaliyetlerinde kullanımı hızlanmıştır.
11.yy. da Anadolu Selçukluları ile Bizans arasında başlayan mücadele, 1207 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev' in bölgeyi fethetmesi ile son bulmuş ve Döşemealtı Bölgesi Akdenizi Anadolu' ya bağlayan yolların başlangıcı haline gelerek, bölgede önemli kervansaraylar inşa edilmiştir.
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması ile 1260 yıllarında bölgeye hâkim olan Hamidoğulları zamanında bölgeye yerleşmeye başlayan Karakoyunlu ve Sarıkeçili gibi Yörük aşiretleri yerleşim birimlerini oluşturmuşlardır.
Antalya ve çevresinin 1390 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmesi yöreyi Teke sancağı adı altında Konya' ya bağlamıştır.
1934 yılında Korkuteli - Kızılcadağ bölgesinden gelen ailelerin yerleştirildikleri ve Kırkgöz-Yeniköy adı verilen köye Kıbrıs' tan gelen aileler ve göçebe olarak yaşayan Yörüklerde katılarak, bugünkü Döşemealtı ilçesinin ilk halk tabanı oluşmaya başlamıştır.
Döşemealtı adının tarihçesi ise şöyledir. Antik çağda sahildeki Pamfilya kentleri ile iç kesimlerdeki Pisidia kentlerinin birbirine bağlayan yollardan birisi olan ilçe merkezine 9 km. uzaklıkta bulunan Derbent Boğazındaki döşeme taş yolundan almıştır. Bizans, Selçuklu,
Osmanlı Dönemlerinde de faal olan döşeme yol yakın zamana kadar yörükler tarafından göç yolu olarak da kullanılmakta idi. Döşeme taşlardan oluşan ve 4 metre genişliğindeki yol bu bölgenin Döşemealtı olarak isimlendirilmesine neden olmuştur.
Son olarak, 22 Mart 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5747 sayılı,'Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun ' ile bölgedeki Yeşilbayır, Düzlerçamı ve Çığlık Belediyelerinin 29 Mart 2009 Yerel Seçimleri ile tüzel kişilikleri son bulmuş ve mahalleleri ile birlikte Döşemealtı Belediyesine katılarak toplam 14 mahalleden oluşan Döşemealtı İlçe Merkezi oluşmuştur.


Elmalı
Antalya'nın eski yerleşim yerlerinden biri olan Elmalı, uzun ve zengin tarihi boyunca birçok medeniyete tanıklık etmiş, yörenin tarihi, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda yaşamış olan Likyalılar ile başlamıştır. Beldenin M.Ö. 2000-3000 yıllarına varan yaşantısı, hala tarihin karanlık örtüsü altındadır. Ancak bu devirlere ait mezarlarda yapılan kazılar ve incelemeler, Likyalıların bir Asya Kavimi olduğunı kabule imkan vermiştir. Likya olarak anılan bölge, Roma ve Bizans İmparatorluğu'nun, Selçuklu Devletini' nin, Teke Beyliği'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetiminde kalmıştır. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bölgenin en gelişmiş yöresi olarak kültür, sanat ve ticaret alanlarında çevresine örnek olmuş, Likya'nın kuzeyini temsil eden önemli şehirlerden biri olarak kabul edilmiştir. Bölgede yapılan arkeolojik kazılar sonucu yaşanan tarihe ve tanrıçalara ev sahipliği yapan birçok tarihi eser gün ışığına çıkartılmıştır. Bunlardan bazıları olan Kızılbeli Mezarları, Likya Yolu, Fildişi Çocuklu Kadın Heykeli, Gümüş Kral Heykeli, Semahöyük Küp Mezarları, Yapraklı Köyü Yazılı Kaya, Armutlu Köyü Kaya Mezarı, Söğle Yaylası Arı Serenleri tarihsel ve kültürel zenginliğin göstergeleridir.
Bunlara ek olarak Elmalı'nın gelişimi, yörenin Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı idaresine geçmesi, Osmanlı Devleti'nin ilk zamanlarında Anadolu Eyaletine bağlı olan Teke Livası'nın merkezi ve Teke Paşaları'nın ikametgahı olmasının ardından idare merkezinin Antalya'ya nakledilmesi üzerine yörenin kaza haline gelmesiyle özetlenebilir. İlçe sıra ile "Kabalı, Amelas, Elmalı" isimlerini almış, ancak bu isimlerin nereden kaynaklandığına dair kesin bir delil bulunamamıştır.

Finike
Finike'nin Bölgedeki Yeri Finike İlçemiz, konum itibariyle, Güney Bati Anadolu'daki Teke Yarımadası yöremizde yer alır. Eski çağlarda ve Finike'nin ilk kurulduğu zamanda bu bölge, "Likya" olarak adlandırılırdı.O zamanki Likya; Doğuda Pamfilya, batıda Karya, kuzeyde ise Psidya seklinde adlandırılan bölgelerle çevrili idi. İlk Finike, Fenikeliler tarafından V. Yüzyılda Phanikos adi ile Aykırıçay Suyu'nun denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Uzun yıllar Likya'nın başkenti olan Limyra'nın tarım ürünleri ihraç ettiği bir liman görevi yapmıştır.
Bu özelliğiyle Fenikelilerin en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Finike adının, Fenikelilerden dolayı verildiği de rivayetler arasındadır.


Gazipaşa
Gazipaşa’nın tarihi M.Ö. 628 yıllarına dayanmaktadır. O tarihlerde Selinus adıyla Hacı Musa çayının iki yakasına kurulmuş bir liman kentidir.
Roma egemenliğinin hüküm sürdüğü kent, daha sonra Selçuklu Sultanı 1. Alaaddin Keykubat’ın 1221 yılında Alanya’yı fethi ile Selçuklu egemenliğine geçmiş ve Gedik Ahmet Paşa tarafından 1471 yılında Selinti ismiyle Osmanlı yönetimine dahil edilmiştir.
Atatürk tarafından 21.10.1921 tarihinde Resmi Gazete de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla “Gazipaşa” adıyla ilçe yapılmışsa da; 1926 yılında nüfusun azlığı nedeniyle ilçeliği kaldırılmıştır. Hacımusa Çayı’nın doğusu, Şansa Nahiyesi olarak Anamur’a, batısı Pazarcı Gazipaşa olarak Alanya’ya bağlanmıştır. 1926-1948 yılları arasında Mersin iline bağlanan ilçemiz, 01/01/1948 tarihinde yürürlüğe giren 09/12/1947 tarih ve 5071 sayılı TBMM kararı ile tekrar ilçe statüsüne kavuşmuştur.


Gündoğmuş
Geçmişi antik çağlara dayanan Gündoğmuş'un bugünkü yeri Romalılar döneminde iskan edilmiş bir yerdir. İlçe sınırları içerisindeki Roma harabeleri, Taşahır Mevkiindeki Kaseyir Şehri harabeleri, Senir Köyü yakınındaki Kese Mevkiindeki Roma Harabeleri en eski harabeler olma özelliğini taşıdığı söylenebilir. Daha sonraki dönemlerde, özellikle Malazgirt Zaferi sonrasında Anadolu'nun Türkleşmesi döneminde, şehir Selçuklular'ın egemenliğinde kalmış ve II. Bayezid döneminde de Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır.


İbradı
İbradi, Antalya iline bağlı bir ilçedir. İlçenin adının Arapça ''ibrad'' yani "soğuk yer" manasındaki sözcükten geldiği düşünülür.
Yöre insanı Yörük'tür. Oğuzların Salur boyundan, Teke Türkmenlerinin çoğunlukla yaşadığı bir bölgedir. Afşar, İğdir ve Selçuklulardan dolayı Kınık boyları da hakimdir. Öz Türkçenin kullanımı çok yaygındır, Akseki - İbradı havzasında konuşulan Öz Türkçe hala kendini korumaktadır. Yöre halkı, Orta Asya'ya ait âdetleri hala korur. Oğlak, keçi, çebiç, teke fazlasıyla tüketilir.
Tarihi: Psidya sınırları içinde yer alan İbradı'nın kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak, İbradı ve çevresinde bulunan kalıntılardan Roma devrine uzandığı tahmin ediliyor Örneğin, İbradı'ya 2 km. mesafede kurulu Ormana Belediyesi ile 7 km. mesafedeki Ürünlü Köyü' nün arasında helenistik dönem Erymnya Antik Kenti'nin kalıntıları mevcuttur. Kentin nekropolü ise Ormana'yı çevreleyen kayalık sırtlardır


Kaş
Arkeolojik buluntularla kanıtlanan Habesos adı, antik kentin en eski adıdır. Antik kent tarihte Antiphellos ismi ile anılmıştır. Karia ve Likya Bölgeleri arasındaki bağlantıyı sağlayan yolların kesişme noktasında bulunan Antiphellos, aynı zamanda bir ticaret limanıdır. Makedonya Kralı Büyük İskender'in, Anadolu seferi sırasında, Krallığın egemenliği altına girmiştir. İskender'in genç yaşta ölümünden sonra bölge, Seleukoslar ile Ptolemaioslar arasında el değiştirmiştir.
Antik kent, Roma Dönemi'nde önem kazanmış ve Bizans Dönemi'nde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu dönemde Arap akınlarına uğramış daha sonra Anadolu Selçuklu topraklarına katılarak Andifli adını almıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasını takiben Tekeoğulları Beyliği yönetimi ele geçirmiş ve Osmanlı Devleti ilçeyi Yıldırım Beyazıt zamanında topraklarına katmıştır.


Kemer
Kemer ilçesi tarihinin M.Ö. 690 yılına kadar uzandığı bilinmektedir. Kemer merkezine 15 Km. mesafede bulunan Phaselis antik kenti M.Ö. 690 yılında I.Oleios tarafından kurulmuştur. Şehir sürekli el değiştirmekle birlikte tarihte önemli bir liman ve ticaret merkezi olarak bilinmektedir. Şehrin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.
İlçe merkezine yaklaşık 25 km. uzaklıkta bulunan Olympos antik şehri ise M.Ö. II. yüzyılda kurulmuştur. M.Ö 78 yılında Romalıların eline geçen şehir ile ilgili hala kazı çalışmaları sürmektedir. Yİne Gedelma kalesi Romalılar döneminden günümüze kadar ulaşmıştır.
İlçe merkezinde bulunan İdropolis kalıntılarıda M.S. III yüzyıldan itibaren Kemerin önemli denizcilik ve ticaret merkezi olduğunu göstermektedir.


Kepez
Antalya, Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski yerleşmelerin bulunduğu İllerimizden biridir. İl merkezinin kuzeybatısında 20 km mesafede bulunan "KARAİN MAĞARASI’NDA" yapılan kazılarda M.Ö. 220 bin yılından bugüne kadar kesintisiz bir uygarlığın varlığı ortaya çıkarılmıştır.
Tarihi eser ve kalıntıların adeta açık hava müzesi gibi geniş bir alana dağıldığı İlimizde tarih öncesi Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğuna ait izler yan yanadır.Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı İmparatorluğunun bir sancağı olan Antalya, Sevr Antlaşmasından sonra kısa bir süre İtalyan işgali görmüş ve Cumhuriyet döneminde de 20.04.1924 tarihli 491 No’lu Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile Antalya Vilayeti adını almıştır.


Konyaaltı
Konyaaltı, Antalya'nın batı ucunda yer alan, aynı adı taşıyan plajlarıyla ünlü bir ilçedir. Plaj, şehrin batı kısmında falezlerin bittiği noktadan başlayarak, Antalya limanına kadar 4-5 km boyunca uzanmaktadır. Antalya - Kemer karayolu üzerinde bulunur ve yerli-yabancı turistlerin uğrak noktasıdır. Bugün Konyaaltı olarak adlandırılan bölgenin, yakın tarihimize kadar, Antalya'nın falezler üzerinde yer almasından dolayı "Koyaltı" biçiminde anıldığı ve halk dilinde söylene söylene Konyaaltı'na dönüştüğü belirtilmektedir. Konyaaltı, Anadolu Uygarlıkları yerleşim haritasına göre, Likya sınırları içinde yer almaktadır. Likya, Pamphilya ile sınırdır. M.Ö. 30 yıl öncesine kadar uzandığı bilinen Likya uygarlığının, Konyaaltı bölgesinde yer alan kentinin adı ise Olbia'dır.


Korkuteli
Keşiş Evi : Taş oymadan yapılmış olup Alaaddin kışla semtindeki cirim boğazı civarındadır.
Eski Roma Mabedi : Şimdiki yerinde Hamitoğulları' ndan kalma taş medrese vardır.
Sultan Alaaddin Camii : Enkazından büyük bir eser olduğu anlaşılmaktadır. Alaaddin Keykubat zamanında veya sonrasında ona izafeten yaptırıldığı sanılmaktadır. (Alaaddin Kışla semtindedir.)


Kumluca
ilkçağlardan beri birçok devletlerin yerleşim alanı içinde yer almıştır. Bunlardan Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar ve bir kavim olan Selimler sırasıyla ilk yerleşip dağılan topluluklar olarak bilinir.
Kumluca'da Tarih Öncesi Çağlar
İlçemiz ilkçağlardan beri birçok devletlerin yerleşim alanı içinde yer almıştır. Bunlardan Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar ve bir kavim olan Selimler sırasıyla ilk yerleşip dağılan topluluklar olarak bilinir.
Rhodiapolis
Antalya'nın Kumluca İlçesi, Sarıcasu Köyü sınırlarında yer alan kent, Rhodos kolonizasyonunda kurulduğu için adını da buradan alır. Adını Hekataios'tan öğrendiğimiz yerleşim, Theopompos'a göre ismini Mopsos'un kızı Rhodos'tan almıştır. Ancak, kentin Likçe isminin Wedrei (Wedrennehi/Wedrenni) olduğu düşünülür. Dynastik Dönem sikkelerinde de Wedrei adı, Trbbenimi ile birlikte görülür. Bu durum Rhodos Kolonizasyonu öncesinde de burada bir yerleşimin olabileceğini düşündürür. Likya Birliği'nin üyesi olan kentte şimdilik bilinen en erken kalıntılar Klasik Çağ kaya mezarlarıdır. Görülen kalıntılar yoğunlukla Roma ve Bizans dönemlerindendir. Bunların en önemlileri tiyatro, hamam, agora/stoa, sebasteion, tapınaklar, kilise, sarnıçlar, kenotaph, nekropoller ve konutlardır.


Manavgat
Yapılan araştırmalar, bölgemizde paleolitik çağdan zamanımıza kadar süren bir uygarlığın varlığını göstermektedir. Karataş-Semahöyük kazılarında "Bronz Çağı" na ait yeni bilgiler elde edilmiştir.
1946 yılına kadar bilimsel nitelikli kazı ve araştırmalar yapılmadığından, objektif bilgiler yetersiz, mevcutlar da efsanevi ihtimallerden öteye geçememiştir.Side-Bucakşeyhler köyü kuzeyindeki "SELEVKIA" da, 1946 yılında yapılan ilk ciddi ve bilimsel araştırmalar, teknik ve ekonomik sebeplerden dolayı yeterli olamamıştır.
Bugünkü Manavgat, kuzeyde Toroslar, güneyde Akdeniz, doğuda Alara çayı, batıda Köprü çayı ile çevrili olan Antik Pamphylia’nın (Pamfilya) doğu kısımlarıdır. Pamphylia'nın kelime anlamı çok dil konuşulan, çok kabilelerden oluşmuş, ülke; kabileler ülkesi demektir. Kökü Yunanca olup, Pamp: çok, hilia: Irk, cins anlamında, yani "çok ırklı - soylu yer " anlamına gelir. Bizanslı ETİYEN, Pamphylia (Pamfilya) adının Lonya lı Raphyos MANTO'nun kızı Pamphylia'ya (Pamfilya) atfen sonradan konduğunu yazar.


Muratpaşa
22 Mart 2008 tarih ve 26824 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı Kanun ile Muratpaşa İlçesi kurulmuştur. 'Attalos Yurdu' anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından kurulmuştur.
Bergama Krallığının sona ermesiyle (M.Ö. 133) bi süre bağımsız kalan kent, daha sonra korsanların eline geçmiştir. M.Ö 77'de Komutan Servilius Isauricus tarafından Roma topraklarına katılmıştır. M.Ö. 67'de Pompeius'un donanmasına üs olmuştur. M.S. 130'da Hadrianus'un Attaleia'yı ziyaret etmesi şehrin gelişmesini sağlamıştır. Modern şehir, antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya'da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanmaktadır. Görülebilen kalıntıların ilki, eski liman olarak nitelenen liman mendireğinin bir kısmı ve limanı çevreleyen surdur.


Serik
1925-1926 kayıtlarında nahiye statüsünde olan Serik, Cumhuriyetin ilk yıllarında 30 Mayıs 1926 tarihinde kabul edilen, 26 Haziran 1926 tarih ve 404 nolu Resmi Ceride (Bugünkü Resmi Gazete) 'de yayınlanan 877 numaralı 'Teşkilat-ı Mülkiye Kanunu'nun ikinci maddesinde dört numaralı cetvele kayıtlı, yeniden teşkil edilen 18 kaza arasında yer almıştır. Bu kanuna göre Kökez, Belpınar ve Kürüş Mahallerinden oluşan Serik kazası 26 Haziran 1926 tarihinde kurulmuştur.1926-1927 yılı kayıtlarına göre Serik'in ilk Kaymakamı Rifat Bey, Malmüdürü Nüzhet Bey'dir...